‘Bin yıl sürecek dendi, 10 yıl sürmedi’

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde Hüda-Par Siverek Gençlik Kolları tarafından “Bu Son 28 Şubat Olsun” temalı panel düzenlendi.

Esmerçayır Mahallesinde bulunan bir düğün salonunda düzenlenen sunuculuğunu Ömer Turan, moderatörlüğünü Hüda-Par Şanlıurfa İl Başkanı Lokman Yalçın’ın yaptığı panele konuşmacı olarak Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Hüseyin Yılmaz ve Hüda-Par Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı eski adayı, Araştırmacı Yazar Avukat Emin Güneş katıldı.

Program Faruk Öztürk tarafından okunan Kur’anı Kerim ile başladı. Hüda-Par Siverek Gençlik kolları tarafından hazırlanan sinevizyon gösterisinde 28 Şubat sürecinin yaşanan mağduriyetler anlatıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Hüda-Par Siverek İlçe Başkanı Abdulrahim Sımak, Türkiye tarihine “post modern darbe” olarak geçen ve toplum ile siyaset üzerinde derin postal izleri bırakan 28 Şubat kara lekesinin üzerinden yaklaşık olarak 21 yıl geçtiğini kaydetti.

28 Şubat sürecindeki dayatmalara dikkat çeken İlçe Başkanı Sımak, “Kızlarımızın başörtüsü taktıkları gerekçesiyle okullara sokulmadığı, Kur’an kurslarının kapatıldığı, dindar insanların horlandığı, dini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, toplumsal korkunun egemen olduğu tarihin adıdır 28 Şubat” dedi.

Panelde ilk söz verilen Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Hüseyin Yılmaz, 28 Şubat’ın başlama sürecine değinerek, “İnşallah bu son 28 Şubat olur. Bu zulüm biter ve sadece tarihte anılır bir hale gelir. Sonrasında gelenlere de ibret olur. 28 Şubat süreci ismi üzerinde bir süreçtir. Sadece bir anda olmuş, bitmiş bir olay değildir. Resmiyetteki ismiyle 28 Şubat post modern darbesidir. Kime darbe;  dindarlara darbe, Müslümanlara darbe, İslami yaşama bir darbeydi. Toplumun İslami yaşama isteğine bir darbeydi. Toplumda her alanda, sokaktan tutunda,  onların deyimiyle kamusal alana kadar her alanda İslami yaşamın nüveleri kendini göstermeye başladığı bir dönemde,  bundan rahatsız olanlar değişik bahanelerle bu görünürlüğü yok etmek istediler. Üniversitelerde, başörtülülerin sayısı artmaya başlamıştı. Sokakta İslami kıyafetle gezenler ya da İslami yaşamın belirtisini üzerinde taşıyan insanların sayısında artma olmuştu. Camiye gidenlerde artma olmuştu. Sokakta, çetelerin eline düşen çocuklar, uyuşturucu bataklığına düşen, o dönemin modern oyunları olan atari salonlarına gidip de değişik çetelerle irtibat kuran çocukların yönü camiye dönmeye başlamıştı. O çocuklar artık yankesicilerin, hırsızların sokaktaki torbacıları olmaktan kurtarılmış, camilerde İslami yaşamı, abdesti, namazı, orucu,  dini ve İslami değerleri öğrenen bir toplum, bir gençlik haline gelmeye başlamıştı. Bütün bunlar 28 Şubat sürecini başlatanları rahatsız etti. Kendilerine kılıflar aradılar.” diye konuştu.

Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Hüseyin Yılmaz

Cumhuriyet Halk Partisi ilkelerini, rejimin temel ilkelerine dönüştürüldüğüne dikkat çeken Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Devletin temel ilkeleri, Kemalizm’in ilkeleri haline geldi ve onların herhangi birisinin tehlikeye girmesi, herhangi birisi için eleştiri yapılması, toplumda buna karşı bir duygunun oluşması rejim için tehdit kabul edildi. Devlet,  İslami yaşamı,  İslami yaşamın toplumda hâkim olmasını, yayılmasını, dindarlığı kendisi için tehlikeli görmeye başladı. Milli Şef döneminde de bunu tesis etmek için yüz binlerce insanımızı, Müslüman’ı katlettiler. Sadece Türkiye’nin batısında değil, doğusunda, her tarafında bu sistemi oturtmak için seküler, laik anlayışı tesis edebilmek için bütün âlimlerimizi, şeyhlerimizi darağacına gönderdiler. 28 Şubat’ı doğru anlayabilmek için bu geçmişe gitmek lazım, sistemi tanımak lazım. Biz sistemi tanımazsak, 28 Şubatlar bir daha gelir. O zihniyet bir daha karşımıza çıkacak. 28 Şubat’la hesaplaşacak bu darbeci zihniyeti ortaya çıkaran yapıyı, dinamikleri iyi teşhis etmek lazım ve ona yönelik çalışma yapılması lazım.”

Yılmaz’ın konuşmasının ardından Araştırmacı Yazar Emin Güneş,  28 Şubat sürecini iyi tanımak gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “28 Şubat bir darbedir, dolayısıyla darbeler tarihimizin bir parçasıdır. Türkiye kuruluşu itibarıyla bir darbe sonucu meydana getirilmiştir. Hatırlayın,  Sultan Abdülhamid’i;  Siyonistlere,  Filistin’de toprak vermemesi üzerine,  Siyonizm bir darbe ile Abdülhamit’i tahttan indirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu 1908 yılında Kuzey Afrika’nın tamamına yakın topraklarına hakim iken, Balkanlar’da var iken, bugün üzerinde savaşlar yapılan adına devlet dediğimiz yerlerin hiçbiri bağımsız bir devlet değilken, Osmanlı’nın bir parçasıyken,  1909 ile 1911 yılları arasında Kuzey Afrika’yı kaybettik.  1914-1918 yılları arasında da Anadolu’da bir avuç toprağa sahip olduk. Bu devletin teminatı olarak anayasaya bir madde koydular. Bir daha İslam geri dönmemesi için Laiklik diye tarifi olmayan bir madde koydular. Dikkat edin bütün darbelerin arkasında Jakoben bir yaklaşımla hareket eden ipleri NATO’nun, Gladio’nun elinde olan askerler vardır. Ve yine dikkat edin darbe süreçlerinde, benim yaşadığım kısmını söylüyorum, ben 12 Eylül darbesini yaşadım,  6 Eylül mitingindeydim. O mitinginde en çarpıcı olan şuydu.  Belki sizde Google’da aratarak bulabilirsiniz. O gün merhum Erbakan Konya’da bir miting düzenlemişti ve Kudüs’ün maketi yapılmıştı.  O Siyonizm’e bir meydan okumaktı.  O Kudüs’ün özgürlüğü mücadelesiydi. Ondan dolayı 6 gün geçmeden darbe yapıldı. Darbenin arkasındaki ülke itiraf etti, bizim çocuklar darbe yaptı diye, yani onlar yerli darbeler değil asker burada iktidara geldi değil,  emir ve talimatla direkt Erbakan Hoca iktidardan uzaklaştırıldı,  darbe yapıldı. 28 Şubat yine Erbakan hocanın dönemde yapılmış bir darbedir. Bunun sebebi merhum Erbakan Hoca,  Türkiye’ye Siyonizm’i tanıtan kişidir. Siyonizm tehlikesine dikkat çeken kişidir. Azıcık onu takip edenler bilirler hemen hemen her konuşmasında Theodor Herzl  ve Emanuel Karasu’ya  dikkat çeker.  15 Temmuz’un arkasında da aynı güç vardır. Belki o zaman iktidarda Erbakan yoktu ama onun düşüncesi giderek güçlenmeye başlamıştı.  O düşüncenin önünün kesilmesi gerekiyordu.”

28 Şubatların bitmesini Siyonozm’in bitmesi ile ilişkilendiren Güneş, “28 Şubat’ın bitişi ne zaman mümkün olur?  Ne zaman son 28 Şubat olur? Çok açık ve net söyleyeceğim. Filistin özgürleştiği zaman, İsrail o topraklardan sökülüp atıldığı zaman, son 28 Şubat olur. İsrail mahza kötülüktür,  bizatihi şerdir, şerden hayır gelmez. Dolayısıyla onun kökünden sökülmesi gerekir. İsrail Tedavisi mümkün olmayan kanserdir. Dolayısıyla bizim Genelkurmay başkanlarımızı Ağlama Duvarı önünde görüyorduk. Bu yüzden bu darbelerin,  28 Şubat’ın, 12 Eylül’ün, 15 Temmuz’un, 1960 darbesinin, İsrail’den,  Siyonizm’ den küresel Emparyalizm’den bağımsız düşünülmesi mümkün değildir.” diye konuştu.

28 Şubat mağduru Yusufilerin halen cezaevinde olduğuna dikkat çeken Güneş, “Bugün Zindanlarda kardeşlerimiz var,  Yusufiler var. Peki, neden bu ortama rağmen neden Müslümanların iktidar da olduğunu bildiğimiz eve söylememize rağmen neden bu Müslümanlar halen zindandadırlar. Düşünün sosyal medyada bir minibüste bir şehit annesinden 2.5 lira isteniyor. Adalet Bakanı,  Cumhurbaşkanı,  Başbakan, bütün hükümet yetkilileri herkes duyuyorlar. Sizde takip ediyorsunuz biz aylardır Mazlum- Der öncülüğünde her yerde basın açıklamalarıyla cezaevi önlerinde, medya üzerinden kıyamet koparıyoruz, fırtınalar estiriyoruz, kimsenin umurunda değil, kimse duymuyor. FETÖ kumpasları ile silahlı terör örgütü olarak tanımlanıyor ve kararlarda da öyle söyleniyor. Her ne kadar silahlı bir eylemleri olmasa da silahsız silahlı terör örgütüdür. Bu şartlarda bu insanlar ceza aldı mı ?  aldı.  Ve inanıyorum ki bu şartlarda dosyalar yeniden yargılanma amacıyla önlerine gelse belki ağırlaştırarak ceza verecekler. Ben yeniden yargılamadan bir şey beklemiyorum. Çünkü zihniyet değişmemiş. Çünkü Bürokrasi hala İslam düşmanlarının elindedir. Bürokratlarımız yok,  zamanında önlerini kesmişler, biçmişler. Bırakın bürokratı,  üniversitelerde akademik ortalamalarda,  yargıda yükseleceklerini;  kebapçılara kadar,  ayakkabıcılara kadar, esnafa kadar hepsini fişlediler ve önlerini kestiler. Dolayısıyla bürokrasi halen küresel Siyonizmin kontrol ve denetimi altındadır.” dedi.

Panale Şanlıurfa’dan katılan 28 Şubat mağduru Pakize İlhan 28 Şubat sürecinde yaşadığı zulümlere dikkat çeken yaşadıklarını anlattı.

Panel misafirler tarafından sorulan soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi.

 

Eklenme Tarihi: 26 Şubat 2018 – Son Güncelleme Tarihi: 25 Aralık 2019 16:50

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Post

Siverek Belediyespor, deplasmandan eli boş döndü

Bölgesel Amatör Lig’de mücadele eden Siverek Belediye Spor, deplasmanda karşılaştığı grup lideri Adıyaman 1954 Spor’a 1-0 mağlup oldu. Adıyaman Atatürk Stadyumunda seyircisiz oynanan maçın başlama vuruşuyla birlikte maçın ilk yarısında Adıyaman 1954 Spor oyuncularından Hakan Doğa’nın maçın 23. dakikasında kafa vuruşuyla gelen golle maç 1-0 oldu. Maçın ilk yarısında başka […]