Siverek Eğitim Sen temsilciliği binasında basın açıklaması yapan Şube Başkanı Aynur Özbadem yaptığı açıklamada, Türkiye’de siyasi iktidarlar yıllardır, eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik görüşleri doğrultusunda düzenlemek ve şekillendirmek istemiş, bu isteklerini gerçekleştirmek için başvurulan ilk ve en etkili yöntem ise “siyasal kadrolaşma” olmuştur. İş güvencemizin torba yasalar ile adım adım elimizden alınmak istendiği bir dönemde, eğitim yöneticilerinin görevlendirilmesinde yapılan yasal değişiklikler sonrasında, tamamen siyasi iktidara yakın kişilerden oluşturulması hedeflendiğini iddia ederek okuduğu basın açıklamasında şu bilgilere yer verdi:
“İlçemiz Siverek’te de 2014–2015 eğitim-öğretim yılında hizmete girecek olan on bir okulun kurucu müdürlerinin ataması yukarıda belirttiğimiz bakış açısına paralel olarak yapılmış olduğudur. Atamayı yapanların ve ataması yapılan unsurların liyakat ölçütlerine dikkat edip etmediklerini kamuoyunun değerlendirme ve takdirlerine bırakmaktayız. Altı yüzün üzerinde üyesi bulunan Eğitim-Sen’den bir tek üyesinin dahi görevlendirilmediği kurucu müdürlük görevlendirme anlayışının yapılacak müdürler atamasıyla ilgili temel yaklaşımı da ortaya koymaktadır. İlgililerin bu tutum ve yaklaşımlarını her ortamda teşhir edeceğimizi belirtmek isteriz.
—Yöneticileri eğitimciler seçmeli
Eğitim Sen, kurulduğu günden bugüne eğitim yöneticilerinin yukarıdan atama ile değil, bütün eğitim bileşenlerin katılımıyla her okulun kendi yöneticisini kendisinin seçmesini savunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ise, eğitim yöneticilerinin siyasi iradenin belirlediği idari makamlar tarafından belirlenerek atanması konusundaki ısrarını inatla sürdürmektedir.
Eğitimin bütün kademelerinde yöneticiler belirlenirken, hiç kimse kimlik, mezhep, inanç ya da sendika farklılığı nedeniyle fiilen cezalandırılmamalı, değerlendirme ölçütleri tamamen objektif ve bilimsel kriterlere dayanarak belirlenmeli, eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemeli, her okul kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı demokratik seçimlerle yine kendisi seçmelidir.
Bir başka olumsuz ve kabul edilmesi mümkün olmayan uygulama ise; Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaöğretimin yeniden yapılandırılması çalışmaları kapsamında, geçmişi 166 yıl öncesine, 1838 yılında kurulan Rüştiye mekteplerine, dayanan öğretmen okullarını kapatma kararının alınmış olunmasıdır. 1989 yılında Anadolu Öğretmen Lisesi adını alan öğretmen okulları normal Anadolu liselerine dönüştürmüştür. MEB adrese dayalı sistemle öğrenci alacağı yeni ortaöğretime geçiş sistemi ile birlikte, Anadolu öğretmen liseleri şartları uygun olan yerlerde Fen Lisesine ya da Anadolu Lisesine dönüştürülecektir. Kuşkusuz ilçemizde Öğretmen Lisesinin Fen Lisesine dönüştürülmesi kamuoyunda Fen Lisesine olan ilgiden dolayı olağan bir şekilde karşılanmıştır. Âmâ özünde bu uygulamanın eğitimde ”tek tipleşmeyi” hedeflemiş olduğundan Eğitim-Sen olarak bu uygulamayı kabul edilemez olarak görmekteyiz. Diğer olumsuz bir durumda; ilçemizdeki okul çeşitliliği orantısız artmaktadır. Örnek olarak İmam Hatip liselerinin sayısı 4’e çıkarken Endüstri Meslek Liselerinin sayısında ise 50 yıldan bu yana artış görülmemiş ve 1 tane olarak kalmıştır.
Okul çeşitliliğini eğitim sisteminin bir zenginliği ve eğitimin niteliğinin artması için bir fırsat olarak görmek yerine, okul türlerini hızla azaltıp, eğitimde “tek tipleşmeyi “ön plana alan bir uygulamanın doğrudan bir dayatma şeklinde hayata geçirilmek istenmesi kabul edilemez.
—Okullarda hangi yönde ihtiyaç olduğunu eğitimciler bilir.
İlçemiz Siverek’te de Siyasal iktidarın siyasal ve ideolojik bakış açıları doğrultusunda; açılan okulların hangi türden okullara dönüşeceğine kendi başlarına buyruk karar vermektedirler. İşte Siverek Ortaokulu bunlardan sadece bir örnektir. Bir dönem İlçemiz merkezinde yer alan ve yarım asırdan fazla geçmişi olan, şu an birçok hizmet sektöründe görev yapan çoğu Siverekli bu okuldan mezun olmuştur. Böylesi bir okulun bir başka ad altındaki eğitim kurumuna dönüştürüleceği haberleri bizleri ve onları üzmektedir.12 Eylül askeri cunta döneminde “Devrim” sözcüğünden korkan zihniyet nasıl ki Devrim İlkokulunu bir çırpıda Kazım Karabekir İlkokuluna dönüştürdüyse bu gün de benzer zihniyetteki kesimler insanların dini duygularını kullanarak bazı okulların sayısını artırmanın telaşıyla sözüm ona “hizmetlerini” yerine getirmeye çalıştıklarını inandırmaya çalışmaktadırlar. Bu yutturmaca çalışmaları bizlere yutturmaya çalıştıklarına inanıyorlarsa kusura bakmasınlar ancak kendilerini ve çevrelerini inandırabilirler. Eğitim-Sen olarak Eğitim-öğretimle ilgili her türden sorun, sıkıntı ve yeniden yapılanmanın ilçedeki sivil toplum örgütleriyle birlikte; onların katılımıyla yapılmasında yarar görmekteyiz.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü asli görevinin dışında her şeyle uğraşmaktadır. İl içi atamalarında birçok yeni okul açılmasına rağmen sistemde görünmemektedir. Öğretmenler tercih konusunda mağdur olmaktadırlar. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bu tür sorunlarla uğraşacağına tali şeylerle uğraşmaktadırlar.
Eğitim-Sen olarak toplumun ihtiyaçlarını bilen ve buna uygun adımlar atan yaklaşımlarla, Katılımcılığı ve liyakati esas alan tutumlarla, farklı bakış açılarına sahip kesimlerin ortaklaşabileceği kararların alınabilmesi ile eğitim ve öğretimde yılların kangrenleşmiş sorunlarının aşılabileceği inancındayız. Bu nedenlerle ilçemiz milli eğitiminde gerek kurum atamaları ve gerekse de kurumların değişim ve dönüşümünde ilçe milli eğitim müdürlüğünün kararlarını gözden geçirmeye davet ediyoruz” denildi. (Haber: Lütfü Yalgı)
Eklenme Tarihi: 25 Temmuz 2014 – Son Güncelleme Tarihi: 25 Temmuz 2014 09:23