Neden erken yol almaya geç kaldık, geç kalıyoruz?

Bir atasözünden hareketle toplumumuza bakış;

Neden erken yol almaya geç kaldık, geç kalıyoruz?

İnsanların yaşam biçimi geleneklerini, göreneklerini, yazılı ve sözlü kültürünü daima etkilemiştir. Yaşam biçiminin yazılı kültürü etkilediğine dair en iyi örneği Türk toplumu oluşturmaktadır. Türkler tarih boyunca her zaman göçebe bir yaşam şekliyle anılmıştır. Bu göçebe yaşam biçimi Türklerin edebiyatına, tarih anlayışına ve yazılı kültür unsurlarına yansımıştır. Göçebe yaşam biçiminin Türk toplumu üzerindeki en somut örneklerinden biri atasözleri ve deyimlerdir. Türk atasözlerinin bazılarına bakıldığında bu atasözlerin Türk kültür ve sosyal yaşamını yansıttığı görülür. Bu atasözlerinden biri de “Erken kalkan erken yol alır”dır.

Türklerin savaş özeliklerini gösteren ve göçebe hayat tarzını yaşayan bir toplum olduğu özellikleri bağlamında düşünüldüğünde bu atasözünün anlamsal boyutu ve sosyal yaşamla ilişkisi açık bir şekilde kendini gösterir. Çünkü göçebe hayatı yaşayan ve savaşçı bir özellik gösteren bir toplum, doğal olarak erken uyanmak ve düşmanlarına galip gelmek için belli bir mekân katetmelidir. Bu durumun süreklilik arz etmesi bugünün tabisiyle klişeleşmiş bazı sözlerin (atasözlerin) ağızdan ağza aktarılarak nesilden nesle geçmesini sağlamıştır. Türklerin ilk dönemlerde sahip olduğu Gök Tanrı inancı ve daha sonra inandıkları İslâm dininde “erken uyanmak” her zaman önemini korumuştur. Bütün bu özellikler bağlamında düşünüldüğünde “Erken kalkan erken yol alır” atasözü hem Türk toplum anlayışını hem de İslâm dini anlayışını yansıtmaktadır. Ancak dönemler, şartlar ve insanî özelliklerden dolayı her atasözünün her durum için geçerli olabileceği ya da her atasözünü her duruma veya her olayla açıklamaya çalışmak doğru olmayan bir düşüncedir. Çünkü, bazı atasözleri birbiriyle karşılaştırıldığında bu atasözlerinin birbiriyle polemik içerisinde olduğu görülür. Örneğin, “Acele işe şeytan karışır” atasözü ile “Bugünün işini yarına bırakma” atasözü birbiriyle karşılaştırılırken bu atasözlerinin hangisine doğru demek gerekir? Bu yüzden bir toplumu bir atasözü ile açıklamak doğru değildir.

Kaldı ki Türk atasözlerinden biri olan “Bugünün işini yarına bırakma” atasözüne karşılık Yunanlar, “Bugünün işini yarına bırak” atasözü anlayışına sahiptirler. Bu atasözü yukarıdaki “Acele işi şeytan karışır” atasözüne anlam olarak paralel olduğu söylenebilir. Ancak “Bugünün işini yarına bırakma” Türk atasözüne asla paralel olamaz.

Atasözleri geçmiş dönemlerdeki hayat şartlarının ve belli deneyimlerin sonucunda söylenmiş sözlerdir. Bu yüzden birçok atasözünü günümüz toplumları ya da daha da özele indirgemiş olursak Türk toplum anlayışını yansıtıp yansımadığını idea etmek ya da toplumu bu atasözleriyle yargılamak dogmatik bir düşüncedir. Çünkü her şey gibi toplumlar da değişir ve toplumlar değiştiği için de toplumun sahip olduğu değer yargıları da değişir. Ancak Türk toplum anlayışı açısından düşünüldüğünde her ne kadar bazı atasözlerinin polemik içerisinde olduğu görünse de bu durum, Türk toplum yaşayışının zenginliğini ve Türk toplum hayat anlayışının genişliğini göstermektedir. Dolaysıyla toplum olarak bu açıdan düşünüldüğünde Türk toplumunun “Erken kalkan erken yol alır” atasözünün hem İslâmi hem de sosyal hayat anlayışını artık yansıtmadığı görülmektedir.

Çünkü modernleşen, sekülerleşen, oryantalizleşen, oksidentalizleşen ve doğu-batı gibi kavramların anlamını bilmeden kendi kültür değerlerine bireyselleşen yani yabancılaşan bir toplumun bu atasözündeki hayat anlayışını yansıttığı söylemek yersizdir. Türk toplumunun “Erken kalkan erken yol alır” anlayışını hem sosyal hayatta hem de düşünsel boyutta kaybetmesi, başka bir deyişle Türk toplumunun bu atasözüne yabancılaşması yani bu atasözünü gerçek manada yaşayamaması, Türk toplumunun hem düşünce hem de diğer dile getirmediğimiz alanlarda geri kalmasına neden olmuştur. Tabii durumu sadece buna bağlamak ya da durumu sadece buna dayandırmak doğru değildir, lakin şu an İslâmı yaşayan Türk toplumunda kaç kişi sabah erkenden kalkıp işlerini halletmeye çalışır.

Dolayısıyla, çağlar değiştiği için insanın hayat anlayışında da büyük değişimler gerçekleşir. Eski dönemlerde savaşçı özelikleri gösteren ve göçebe yaşam tarzını benimsemiş Türk toplumunun “Erken kalkan erken yol alır” deyişiyle bugünün Türk toplumun “Erken kalkan erken yol alır” deyişi bir olamaz, olması mümkün bile değildir.

Türk toplumu göçebe yaşam tarzını benimsemiş olduğu için yazılı kültür sözlü kültüre göre geri kalmıştır, fakat Türkler sözlü kültürü hem yaşamış hem de nesilden nesle sözlü olarak eksiksiz bir şekilde aktarmıştır. Ancak, Türk toplumu belli bir zaman diliminden sonra batı toplumuna empoze olmaya başlamıştır. Bu durum, Türk toplumunun her daim batı toplumuna yetişme çabasıyla sınırlı kalmıştır. Çünkü, bugün bile geniş açılardan bakıldığında Türk toplumun sahip olduğu hayat bilinci ve hayat mücadelesi, batı toplumunun sekülerleşen hayat anlayışını ve yine batı toplumun ortaya attığı yapmacık kavramları anlamayla meşguldür.

Dolayısıyla, Türk toplumu olarak insanlarımızın bazı atasözlerine, klişeleşmiş bazı sözlere ya da kaynağı bilinmeyen metinlere inanmak ya da bunlar üzerine kafa yoracağımıza, batının ortaya attığı temelsiz bazı kavramları anlayıp yeni nesli “Erken uyandırıp erken yol aldırmak” hem Türk toplum anlayışına hem de İslâm ümmeti anlayışına uygundur. Çünkü Kur’an Kerim’in hemen hemen her ayetinde geçen “Siz hiç akletmez misiniz” ifadesi insanı hem yüzyıllar öncesi döneme hem de insanın yüzyıllar sonrası üzerine bilimsel çerçeveler içerisinde düşünmesini sağlayan öneridir. Ancak, Türk toplumu, kendini unuttu, değerlerini unuttu, bununla yetinmedi, kendi değerlerini anlamada sıkıntı çekti. Batılı kavramlarla, batının doğuluyu açıkladığı uyduruk kavramlarla kendini açıklamaya çalıştı ve kendi benliğini yetirdi.

Bu durumu en güzel örneklendiren isimlerden birkaçı; Aliya İZZETBEGOVİÇ, Mehmet Akif ERSOY, Necip Fazıl KISAKÜREK, Cemil MERİÇ, Nurettin TOPÇU, Sezai KARAKOÇ ve kısa zaman önce bütün bu şahsiyetlerin eserlerinde idea ettiği medeniyet anlayışının bir sentezi şeklinde olan ve bu şahsiyetlerin medeniyet anlayışını İslâm ve Batı tezahürü şeklinde sentezleyen, İslâm ve Batı bakış açısıyla medeniyet anlayışını açıklayan ve sadece açıklamalarla kalmayıp aynı zamanda Batı ve İslâm bakış açıklarını ortaya koyan ve insanlarımızın bu açıdan dünyaya bakmasını öneren İbrahim KALIN’dır. Bu şahsiyetlerin eserlerini Türk toplumu olarak okuyup anlayabilsek, değerlendirsek, analiz edip karşılaştırmasını yapıp yorumlasak “Erken kalkıp erken yol alır”ız. HİÇ GEÇ KALMADAN…

İbrahim DOYUMĞAÇ

 

Eklenme Tarihi: 17 Şubat 2017 – Son Güncelleme Tarihi: 17 Şubat 2017 10:08

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Post

Siverek’te Şehadet Gecesi Programı

Şanlıurfa’nın Siverek İlçesinde Siverek İkra Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından İslam Şehitlerini anmak için ‘Şehadet Gecesi’ adlı program düzenlendi.   İlçede bulunan özel bir düğün salonunda saat 19.30’da başlayan programa Eğitimci Yazar Mehmet Göktaş ve Özlem Ajans sanatçısı Bilal Güler katıldı.   Program Sabri Öztürk tarafından okunan Kur’an-ı kerim […]

Benzer Haberler