Mesleğimiz gereği bu güne kadar birçok doğa ve diğer olayları kayıt altına alıp fotoğrafladık.
Her mesleğin kendine has zorlukları vardır. Bazı mesleğin zorluklarının en güzel yanı yaşadığımız acı ve hüznün bir gülümsemeyle mutluluğa dönüşmesidir.
Bana göre ‘Gazetecilik’ mesleğinin en güzel yanı acının sevince dönüştüğü anların tanıklığını yapmaktır.
Örnek bir trafik kazasında araçtan araziye uçmuş genç bir kız, çevredekiler öldü diye umudunu keserken, dikkatli bir sağlıkçının duyarlılığı sonucu hayatta olduğu tespit edilmesi ve yeniden yaşama dönmesi adına yapılan kalp masajları sonucu genç kızın göz kirpiklerini oynattığı anın verdiği mutluluğu hiçbir olay gazeteciye o anda yaşadığı mutluluğu yaşatamaz.
Bazen de yaşanan acı ölümler karşısında çaresiz kalır gazeteci, yaşanan olayın vahşeti bazen yüreğine siner, oradan gözyaşlarına karışıp akar toprağa akıp giden hayatlar gibi. Tıpkı geçtiğimiz günlerde vahşice bıçaklanıp öldürülen ve hiç kimsenin sahip çıkmadığı genç kızın ölüm şekli ve gömülürken sahipsiz gömülmesi gibi olaylar.
Genelde yaşamın ve ölümüm, acının ve sevincin tanığıdır gazeteci. Bazen de doğanın insanlardan intikam alışına şahitlik eder gazeteci.
Dün gece Gazeteci arkadaşım Cuma Sarı ile doğanın öfkesine şahitlik yaptığımız gibi; Belediye Başkan Yardımcılarımızdan Hasan Karakaş Kartal mahallesinde sel baskını ihbarını aldıktan sonra belediye iş makinelerini ilçeye 20 kilometre uzakta olan Kartal’a gönderirken kendisi ile birlikte iki meclis üyesiyle sel baskını korkusunun yaşandığı köye gitti.
Cuma arkadaşla birlikte bizde bu doğa olayına tanıklık yapmak amacıyla Kartal’a gittik.
Vardığımızda karla karışık şiddetli yağışın altında köylüler ellerinde kazma kürekle doğanın öfkesini yatıştırmaya çalışıyorlardı.
Derenin üzerinde bulunan köprü taşmış, biriken yağmur suları evlerin içine doğru ilerliyordu. Doğa öfkelenmişti Cuma ile birlikte fotoğraf ve görüntü çekmekte zorlanıyorduk, karla karışık yağmur ve fırtına göz gözü görmüyordu. Kamera çekimi yaparken Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Karakaş ile belediye encümeni Selahattin İlhan’ın ellerinde kazma ve küreklerle doğanın öfkesini yatıştırmaya evlere girmek üzere olan suyun yönünü değiştirmeye çalıştıklarını gördüm. Kısa sürede belediye iş makineleri köprünün yan kısmından hendekler açarak suyun yönünü değiştirdi. Köylüler rahat bir nefes alırken, biz Cuma ile tepeden tırnağa ıslandık.
Hava soğuktu titriyordum, ellerim buz kesmişti. Devin sesini andıran suyun öfke sesini dinlerken içimden doğa bizden intikamını fena alıyor diye düşündüm.
Islanmış makineleri kameraları aracın içinde kurutmaya çalışırken, Belediye Başkan Yardımcısının aracıyla Siverek’e doğru yol almaya başladık.
Selimpınar Mahallesi yakınlarında köprünün bulunduğu alanda doğanın öfkesinin şiddetini artırdığını gördük.
Karacadağ’da eriyen kar sularıyla yağmur suları birleşip karayolunu teslim almıştı. Sel suları önüne aktığı araçları şarampole yuvarlamış, bazıları yuvarlamanın şiddetiyle ters dönmüştü.
Manzara Tusinami manzarasını aratmıyordu. Kartal’da yeterince ıslanmıştık. Başkan Yardımcısı Karakaş devrilen araçlarda mahsur kalıp kalmayanlara bakmaya giderken biz işimiz gereği yaşananları yine kayıt adlına almaya çalışıyoruz, ıslaklığımız ve şiddetli yağmura aldırmadan.
Artık parmaklarım tutmuyordu. Ellerimin sızısı gözlerimden okunuyordu. O telaşta Cuma gözüme göründü, sordum ona ‘Ölü yaralı var mı?’ (Yok) deyince yakınlarını sel sularından alan birinin yürek sevinciyle Allah şükür dedim.
Haberi geçeceğim Anadolu Ajansını bölge müdürünü aradım, ‘Haberi şimdi mi yoksa sabah mı? Geçeyim’ dedim.
“Bu gece” deyince ağzımda kalan birkaç ön dişimin soğuktan dansına, iliklerime kadar yayılan ıslaklığa aldırmadan merkeze haberi geçtim.
Eve vardığımda gece yarısını geçip sabahı bekler olmuştu. Yorulmuş, bitmiştim fakat sevinçliydim.
Çünkü bu kez ölüme tanıklık yapmamıştım.
Eklenme Tarihi: 07 Ocak 2015 – Son Güncelleme Tarihi: 07 Ocak 2015 09:27