Dün gece sabaha az bir zaman kala
Bir rüya gördüm;
Uyandım gülümseyerek
Gerçek meğer sensizliğin karanlığımmış
Oturdum sensizliğime ağladım ezan vakti
Senden sonra
Değil rüyamı hayatımı bile hayra yoranım olmadı.
Rüyamdan;
Göğsüne yaslanmış kitapların arasında
Yine dans ediyordu saç örgülerin
Kantarmanın zeminini aydınlatıyordu gülüşlerin
Yağmur, kar demeden
Üç metre kantarmanın ötesindeydim
Saatim olmadığı için
Ezan sesinden anlardım okul zamanını
Yine sendin eski sen
Değişmeyen liselimdin sen
Öyle sevinçle uyandım ki…
Kendime geldiğimde
Hüzünle rüyaymış meğer dedim
Gerçeğim ben ve yalnızlığım…
Yine sensizliğimize ağladık…
Dün gittim
Hacıpınarın düzüne
Üç metre kantırmanın ötesinde durup baktım
Geçenlerin hiçbiri sana benzemiyor
Karşıda kaçak sigarasını saran yaşlıca bir dayı
“yeğen ne bekliyorsun, gözün yol keser gibi”
Yok dayı. Ne beklediğim var nede yolunu gözlediğim.
“Yok, belli ki bir şey yitirmişsin…”
Evet, dayı öteki beni yitirdim
Sevdamı…
“Kalmadı. Yeğen kalmadı namuslu sevdalar”
Yaşlı adam güldü” sevda ve namus çok ağır.
Bulmak zor artık…”
Değişiyor zaman,
Değişiyor insanlar.
Ve değişiyor sevdalar…
Evet, dayı bir sigara dumanı misali
Uçup gidiyor bulutlara
Namuslu tüm duygular.
Eklenme Tarihi: 25 Mayıs 2015 – Son Güncelleme Tarihi: 25 Mayıs 2015 09:11