Unutmak İçin Biraz Deli Olmak Gerek

İnsan bazen unutmak istediğini, tüm iradesi ve inadına rağmen unutamıyor. Yüreğinde onarılması zor yaralar açan, seni sevdanın kirli hançeriyle yüreğinden yaralayıp, kanatanı, seni yetim bir çocuk misali ortada bırakıp ağlatanın tüm acımasızlığına rağmen unutmamak ancak şizofreni bir duyguyla açıklanabilinir.
Öyle olmazsa unutmaya çalıştığın her ne ise; Gelip her an yüreğinde, beyninde bağdaş kurar mı?
Kaç kez günahkâr birinin tutulmayan tövbesi gibi yeminler edip, tekrar hatırlamak unutmaya çalıştığım bir çift göz ve ya ölümüne verilmiş bir çift söz
Bu satırları, karalayıp yüreğimin kanayan yanını beyaz sayfalara aktarmak, sanıldığı kadar kolay değilmiş. Kolay değilmiş ölümüne yaşanan bir sevdayı, bir yaprak misali yürekten koparıp atmak, ya da hoyrat ayrılık rüzgârlarına salmak, kolay değilmiş yüreğini tırnaklarınla söküp yerinden çıkarmak.
Kolay değil, bir eroin bağımlısı gibi müptelası olduğunuz sesi bir daha duymamak, ya da yıllardır ciğerlerinize dolan nikotini bir çırpıda ciğerlerinizden sökmek kolay değil.
Kolay olmazsa bile bazen unutmak, yeniden bağlar insanı yaşama. Gidişiyle ağrılar başlar yüreğinde yaşlı bir adamın romatizma ağrılarından farklı bir ağrı başlar yürekte ve gözlere yansır dermanı olmayan yürek ağrıları ve yaşa dönüşür göz bebeklerinde, silmeye çalıştıkça ondan sana yansıyan gözyaşları sel olur, geceyi gündüze bağlayan dinmeyen son bahar yağmurlarına dönüşür.
Ay bulutlara küskün geceyi parlatmaz, aydınlatmaz karanlığı, yarın gidişi tar umar etmiş yüreğinde bahar mevsimlerini, güneşin en kızgın hallerinde bir üşümedir sarar bedeni, bilirsin zemheriden kalma titremelerin nedenini gitmiştir, yapmıştır yapacağını, giderken bozmuştur yürek yapısını ve mevsimler karışmış gözlerinde kardeleni gül görür gülü dikeniyle anlamaya çalışırsın.

Terk edilmişlik lal etmiş dilini, sevmelerden yana bildiğin tüm cümleler beyninden diline akmaz olmuş, nasıl karda buz keserse insan gidişiyle buz kesmiş tüm duygular. Hak etmediği halde kutsal bir sevgiyle sevmişsin, hani adam gibi bir sevgi derler ya işte öyle ve adam olmadığı halde kendini adam sanıp, ulaşılmaz bir gül gören, yar bilmez ki yüreğinde sevgi yağmurları olmazsa, ulaşılmaz bir gül değil, ayaklar altında ezilen bir dikene dönerdi.
O kendini ulaşılmaz sansın, sevginden uzak kaldığı bir gün uykudan uyanmış bir insan sersemliğiyle ulaşılmaz, değil kullanılmış olduğunu öğrenir. O zaman iş işten geçmiştir, köprü altlarından nice sular geçmiştir ve kuruttuğu yürek topraklarında bir baharın gelişiyle yürekler çiçeğe durmuştur çoktan.
Ölenle ölünmüyor gerçeği aslında diyalektiğinde kanunudur. Her ölüm yeniden doğuştur. Her ayrılık aslında yeniden kavuşmaların habercisidir.
Bazen ölümüne unutamadığı, vefasızlıkların nefrete dönüştüğü halde unutamadığı birini bazen son baharda bir ağacın dalından düşen yaprak unutturabiliyor insana.
Sensiz geçen her günün acısı yüreğimde tazeliğiyle kanayıp dururken, bu kurban bayramında senden ve anılarımdan uzaklaşmak amacıyla Urfa şehrindeyim.
İnkârcı nemrutun İbrahim’i ateşe attığı ateşin suya, odunların balığa dönüştüğü gölün kenarındayım. Bayram sevincini yüreklerinde taşıyan insan selini gözlüyorum. Karşıda duran asırlık çınarın yaşını aklımda hesaplarken, esen rüzgârın tesiriyle bir çınar yaprağı kopuyor dalından. Kurumaya yüz tutmuş yaprakta hayat belirtisi yok. Oysa baharın ilk gelişiyle dalında yeşermişti. Dalında hayat bulmuştu, gün geldi senin benden kopuşun gibi, oda daha çok rüzgârlara direnmeyerek dalından düşüverdi toprağa. Bir kaç güne kalmaz toprağın rengini alıp toprağa karışacak ve kim bilir kaç canlıya yem olacak, o kurumuş yaprak tanesi
Bir yaprak tanesi otuz yıllık bir sevdanın bitişini düşürdü aklıma. Neydi bunca yıl beni sana bağlayan. Geleceğin yok biliyorum ve halen seni şizofreni bir sevdayla sevmemin mantıkla bağdaşır yanının olmadığını şu asırlık çınardan düşen kurumuş yaprak düşürdü aklıma.
Son bahara doğru sürülen bir sevda ve bir daha hayat bulamayacak yürekte, onun için matem bağlamanın anlamı ve mantığı yok.
Otuz yıldır bitmeyen bir rüya bir yaprağın düşüşüyle bitiyor. Sevdam artık kör değil, sensizde seve bilirim hayatı mevsimleri ve sana inat en çok baharı seveceğim. Bahar yeni bir yaşamın habercisi ve cümle canlıların hayat bulduğu bir mevsim.
Seni unutuyorum bu son baharın yaprak dökümleri arasında, senin yüreğimde ki yerinden çıkarıp Urfa kalesine gömüyorum, gözlerimde ki saklı gözlerini çıkarıp balıklara yem yapıyorum.

Not: Bu yazımı 2011 yılında kaleme almıştım yeniden değerleyip paylaşıyorum.

 

Eklenme Tarihi: 16 Aralık 2015 – Son Güncelleme Tarihi: 16 Aralık 2015 19:12

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Post

Konuşturan ve Yazdıran Fotoğraflar

YORDU HAYAT BİZİ YARI AÇ, YARI TOK GECEYİ SABAHA BAĞLADIK BİZ NELER GÖRDÜK NELER BAZEN AYAKLARIMIZ ŞİŞTİ YÜRÜDÜK İNADINA.. ÜŞÜDÜK …. ASIL YÜREĞİMİZDEYDİ TİTREMELER VE HİÇ KİMSE FARK ETMEDİ ÜŞÜYEN YÜREĞİMİZİ YORDU HAYAT BİZİ ERKEN AĞARDI SAÇLAR YASLANDIK …. DİRENDİK… ASLINDA BİZ HİÇ YAŞAMADIK… YAŞAMLA SAKLAMBAÇ OYNADIK… ŞİMDİ RÜZGARLA OYNUYORUZ.. […]