Bir Yazara İlişkin İzlenimler-2

Yazar Rıfat Mert oğlu ile tanımışlığımız çok eskiye dayanıyor. Naçizane bir eğitimci olarak, iyi yazar olmakla birlikte iyi eğitimci-eğitim yöneticisi yönü olan değerli bir şahsiyet olarak görüyorum. Tabi ki eğitimci yönü olması yani eğitimciliği tanışmamıza vesile oldu. Tanışma yıllarında iken, yazar Mertoğlu deyim yerindeyse birikiminin zirve yaptığı –düşünsel anlamda birikimin zirveye çıkıldığı yıllar en verimli yıllardır- ve dolayısıyla üretken olduğu yıllardır diyebilirim. İlkin bir araştırmayla başladı çalışmaları ve daha sonra romancılık serüveniyle devam etti. “Taşın ve Aşkın ezgisi” ilk göz ağrısı niteliğindeki romandı idi. Sonra ”Ağıtsız Kadınlar’ ‘Tille’nin gelini’ adlı romanlar arka arkaya geldi. Bir de “ Sabahın Eşiğidir Gözlerin “adlı bir şiir kitabının olduğu unutmamak gerekir.

Bir yazarı tanımak ve onu bilmek, onun yaptıklarını ve ürettiklerini okumak, anlamak ve kavramakla mümkündür. Bunu yapabilmek için de sanatı ve dolayısıyla da edebiyatı anlamak ve onunla ilişki kurmak, onu izlemek ve hatta izlemenin ve anlamanın ötesinde ona de gerekli olan önem ve değeri vermekle olur. Başka bir ifade ile edebiyat veya kültür dünyası ile ilişki kurmadan, bu dünyaya ilişkin gelişmeleri bilip irdelemeden yazara gereken değer verilemeyeceği gibi ürettiklerine de anlam vermek ve anlamlandırmak da olanaksızdır. Bu hususu belirtmek kanımca son derece önemlidir diye düşünüyorum.

Bilindiği gibi diğer sanat dallarında olduğu gibi, edebiyat alanı da bir yetenek, geniş bir düş gücü ve yaratıcılığı gerektirir, aksi durumda orijinal-kaliteli eserleri vücuda getirmek, yani ortaya koymak olanaksızdır. Şu hususu dikkate almak son derece önemlidir; Edebiyat toplumla beraber vardır ve toplumla birlikte oluşur, gelişir ve yaşar, yaşadığı içinde toplumdan soyut olarak düşünülemez. Çünkü edebiyat toplumsal yapının somut bir göstergesi veya bir yansımasıdır. Bu anlamda kökleri topluma dayanmayan bir edebiyattan söz etmek bir yanılgı olduğu gibi gerçek dışıdır. Öyleyse genel olarak sanatı, özel olarak da edebiyatı toplum bağlamında ele almak ve değerlendirmenin daha doğru olacağını düşünüyorum,

Edebiyat toplumun bir ürünü ise, toplum da çok boyutluluğu nedeniyle edebiyatçı, çok yönlü, çok boyutlu, olay ve olayları değişik açılardan bakan ve yorumlayan bir kişidir ve öyle de olmalıdır da. İşte bunlardan birisi de toplumumuzun bağrından çıkmış Siverek ve Siverek’in değerlerini bilen önemli değerlerden birisi de Rıfat Mertoğlu.

Doğal olarak, diğer yazarlarda olduğu gibi, Yazar Rıfat Mertoğlu nu anlama ve tanımak için elbette yazmış olduğu eserleri okumak, anlamak ve doğru ve derin çözümlemesini yapmak gerekli. Bu vesile ile Yazar Rıfat Mert oğlu yakından tanıma açısından sadece iki eseri ile ilgili birkaç hususu belirtmeden geçemeyeceğim. Diyebilirim ki, yazmış olduğu romanlar ile toplumsal yapının yansıması olan olay ve olguları iyi bir çözümlemesi yapıp,(adeta toplumsal yapı analizi yapma gibi )bunu eserlerinde yansıtan bir yazar olduğu gerçeği, bu birinci husus. İkinci husus, geleneklerin ve törelerin toplumsal ilişkilerde nasıl etkili olduğu ve yaşama nasıl yön verdiklerini yani yaşamı nasıl dizayn ettirdiğini algılayıp göz önüne seren, bir o kadar da bunu yansıtırken de kalemine hâkim olan bir yazar. Üçüncü husus, adeta burada Mertoğlu bir toplumbilimci hassasiyet ve ciddiyetiyle ile davranarak objektif, duyarlı ve rasyonel bir şekilde olay ve olguları yansıtmaya çalışmış olması. Diğer taraftan edebi açıdan romanları hakikaten dil ve üslup açısından sade, yalın ve akıcı bir şekilde bir solukta okunacak bir eserler olması bu dördüncü husus. Zaten bir yazarı yazar eden en önemli özellik dil ve üslup değil midir? Özellikle romancılık açısından. İşte bunu yazar Mertoğlu’nda görebiliyor ve algılayabiliyoruz. Diğer romanlarında olduğu gibi, özellikle “Taşın ve Aşkın ezgisi” adlı romanı da böyle bir romandır. Zengin bir içerik söz konusu olduğu gibi, üslup ve dil akışkandır denilebilir.

Farklı bir perspektiften, özellikle toplumbilimi açısından değerlendirecek olursak, bu roman yani, “Taşın ve Aşkın ezgisi” ve diğer romanları da dâhil olmak üzere, edebi nitelikte olmakla birlikte aynı zamanda sosyolojik nitelikte olan birer romanlardır diyebilirim. Neden? Çünkü Siverek’in, hatta bölgenin bütün otantik özelliklerini yansıtan, egemen kültürünü –bu kültürün bir parçası olan ataerkil aile yapısı-ve bu kültürün tüm öğelerini ve hatta bu öğelerin de toplumsal ve bireysel anlamda etkilerini ortaya koyup, dillendiren-yansıtan bir eser kabul edilebilir. Bu yönüyle de Siverek ve Siverek kültürü ve dokusu tanıma açısından sadece geçmişi değil, günümüze de ışık tutan bir eserdir diyebilirim.

Yazarın bu özelliklerini diğer eserlerinde de yansıttığını görmek mümkündür.”Ağıtsız Kadınlar’ adlı eserini ele alacak olursak, bu eser de diğer eserlerin gerisinde değildir elbette. Bakınız bu eserde töreyi ve töre cinayetlerini, kan davası ve kan davasının etki ve sonuçları, kadının ezilişini ve nasıl bir savaşım verdiği ile ilgili bölgemizin, yöremizin en önemli ve etkili kangrenleşmiş, kemikleşmiş ve hatta kanayan yarası haline dönüşmüş olan toplumsal olay ve olgular temelinde ortaya çıkmış sorunlara dokunmuş ve işlemiş olması da onun üretkenliğini, yaratıcılığını, toplumsal olay ve olgulara bakış açısını, bu olay ve olguları ele alış tarzını ve çözümleme yeteneğinin hangi düzeyde olduğu gösterir niteliktedir, kanımca,

Hangi açıdan bakarsanız bakın yazar, birikim, üretkenlik ve yaratıcığıyla vardır, doğal ki bu yazarın olmazsa olmazlarıdır. Bu da yetmiyor sanırım yazarlık da bir çalışma ve üretme serüvenidir ve bu serüvende gerçekleri görmek, bu gerçekler üzerinde üretim yapmak, koşullara göre değil, her koşulda toplumsal gerçekler yana sağlam ve tutarlı bir duruş sergilemek, bu duruşun da bir sonucu olarak toplumda karşılığı bulan kalıcı ve nitelikli eserler ortaya koyan yazarın her ürünü toplum için de anlamlı ve değerli olduğu gibi, duruşu ve ürettikleri ile kalıcı ve sürekli olur. Bu anlamda da kalıcı ve nitelikli eserleriyle toplumumuzun yetiştirdiği değerli bir yazardır, Rıfat Mertoğlu.

Genel anlamda bütün yazarlar özel anlamda Mertoğlu içinde söylenebilir; Toplum yazarlarını yaşatmışlarsa veya yaşatıyorsa onların eserlerini okuyup, onlarla bütünleşmek ve toplumsal belleğine kazıtarak yaşatmışlar ve yaşatabilirler. Buna paralel olarak da, yazarlar da toplumun belleğinde ya da toplumsal hafızada yaşamak, yer edinmek veya toplum nezdinde kalıcı olmak istiyorlarsa nitelikli ve kaliteli eserler bıraksınlar ki, bir kuşaktan bir kuşağa aktarılabilsinler ve kendilerinden de söz ettirilebilsinler diyorum. Ancak nitelikli ve kaliteli eserler nitelikli yazarlara özgüdür. Yani bu anılan yapıtlar onların büyük uğraş, çalışmalar ve yaratıcılıkları ile ortaya konulabilir desek, yanılgı olmasa gerek.

Sonuç olarak, birikimi, yaratıcılığı, ürettikleri ve üretecekleriyle öyle bir kategoridedir demek, yazar Mertoğlu’na ilişkin doğru, objektif, rasyonel ve isabetli bir tespit değil midir?

Neden?

Çünkü üretkenliğin, yaratıcılığının ve bunun bir yansıması ya da ürünü olan düşüncesinin diyalektik anlamda gelişimi-değişimi bu doğrultudadır da ondan…

bir-yazara-iliskin-izlenimler-2

 

Eklenme Tarihi: 25 Mayıs 2015 – Son Güncelleme Tarihi: 25 Mayıs 2015 09:00

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Post

Bulmak Zor Artık

Dün gece sabaha az bir zaman kala Bir rüya gördüm; Uyandım gülümseyerek Gerçek meğer sensizliğin karanlığımmış Oturdum sensizliğime ağladım ezan vakti Senden sonra Değil rüyamı hayatımı bile hayra yoranım olmadı. Rüyamdan; Göğsüne yaslanmış kitapların arasında Yine dans ediyordu saç örgülerin Kantarmanın zeminini aydınlatıyordu gülüşlerin Yağmur, kar demeden Üç metre kantarmanın […]